21 Şubat 2016 Pazar

Zele veya Ülkemizden Bir Kadınının Çok Bilinen Hikayesi

Dilara K. Tüfekçioğlu
2005

Çiğdem Yerlikaya,
Zele'nin öyküsünü anlatıyor.
Bir komşumuz vardı, annemin arkadaşı,  sık sık bize gelir annemle  dertleşirdi. Elazığlı bir Kürt kadını, Zeliş Teyze… 
Üç çocuklu bir karı kocanın yanında çalışırdı. Evde adamın anne ve babası da vardı. 
Sevgi dolu, müthiş becerikli bir kadındı. 
Harika yemekler yapardı. 
Halı dokurdu, kilim dokurdu. Çiçek gibi yapardı  evi. 
Oraya misafir  gitmek müthiş bir şeydi; mis gibi kokardı ev, hep orada kalmak isterdim, inan olsun eve gitmek istemezdim, annem gelir zorla götürürdü beni.
Herkese o bakardı, gece gündüz durmadan çalışırdı. 


Kimdi neyin nesiydi, hiç bilmezdim. 
Evi, yurdu yok muydu, ailesi yok muydu? 
Bir başına buralarda çalışır da çalışırdı. 
Sonradan öğrendim gerçek hikayesini. 

Beş yaşında amcasının oğlu ile evlendiriyorlar Zeliş Teyze’yi. 
Ama evliliğin daha ilk yıllarında kocası ölüyor. Çocukları olmamış. Kocası ölünce kadın ortada kalıyor. Bunun üzerine kadını geri göndermek istemiyorlar, kocasının erkek kardeşi de o sıralarda sekiz yaşında, işte onunla evlendirmişler Zeliş Teyze’yi. 

Tam on yıl çocuğa bakıp, büyütüyor. 18 yaşında da gerçek karı koca oluyorlar. Ama çocukları olmuyor. Bunun üzerine kocası  genç bir kadın alıp getiriyor eve, kuma olarak yani. 
Bütün evin işlerini  yine Zeliş  teyze yapıyor.  

Eski defterleri karıştırdığında kumanın pasaklı olduğunu, elinden hiçbir iş gelmediğini söyler dururdu. Allah'ın  hikmeti işte onların da çocuğu olmayınca, genç kumayı gerisin geriye gönderiyor kocası.  

Sonra bir kere daha evlenmek istiyor koca. 
Hatta gelip bunu karısına söylüyor. 
“Bak” diyor “ben ailenin tek çocuğuyum, mutlaka bir çocuğumun olması lazım. Bana yardım et evleneyim  yoksa soyum kuruyacak.”  

Bunun üzerine Zeliş  teyze bu işi kendisi halletmeye karar veriyor.  
Yabancı biri ile değil de kendi yakınıyla evlendirmek istemiş kocasını. 
Gerçekten de ablasının kızını getirmiş  eve kuma olarak.  
Bir yandan da hayır işlediğini düşünüyormuş,  çünkü ablasının kızının bir gözü körmüş, yani kolay kolay koca bulamayacak biri… 

İşte o kör kızla kocasının bir sürü çocukları olmuş ondan sonra da kimse dönüp yüzüne bakmamış Zeliş teyzenin. 
Ablasının kızı evin hanımı, Zeliş ise hizmetçisi olmuş adeta. 
Ben öyle görür, öyle bilirdim. 
Yıllar sonra öğrendim  adamın yani komşumuz Mehmet amcanın ilk karısı hatta gerçek nikahlı karısı olduğunu.
....

Bu öykü-oyunu, Kadınlar Sahnesi Öyküm Yok içinde Kürtçe olarak ilk kez 2005 yılında oynadı. 

Zele'nin hikayesi her ne kadar bir Türk filmine benzese de oradan alınmamıştır, gerçek bir öyküdür. Anlatan kişiyi Kadınlar Sahnesi olarak beraberce dinledikten sonra ben bazı bilgileri değiştirerek yukarıdaki öyküyü yazmıştım. Bu öyküdeki kadın hiç Türkçe bilmiyordu.  Bu gerçeklikten hareketle oyunu Kürtçe oynamak istedik. Bir arkadaş Kürtçeye çevirmiş ve yine Kürtçe bilen başka bir arkadaş  da oynamıştı. (2005-2006)
Kadınlar Sahnesi, Öyküm Yok, Zele, Stüdyo Drama, 2005


Yazardan izin almadan hiç bir yerde yayımlanamaz, alıntılanamaz, çoğaltılamaz  ve sergilenemez.

DİĞER bloglarıma da bkz. 

"MAYA MOR RASTGELE KARŞILAŞMALAR" TEFRİKA ROMAN

TARİH İÇİN KAYNAK

TARİH EĞİTİMİ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder