9 Ocak 2016 Cumartesi

Okul veya "Sineklerin Tanrısı"

Dilara K. Tüfekçioğlu
2012


Öyküm Yok'un ilk afişi.
Ekin Kukul Çizdi
Yatılı bir okuldu. 
İyi bir okuldu. 
Ünlü bir okuldu. 
Hazırlık sınıfındaydım. 
Bir etüt abisi vardı. İşte her şey, her gün o saatlerde başlardı. Etüt abisi denilen bu herif, sınıftan bazı kızları seçer, tahtanın önüne çıkararak yere atılan bir tebeşiri almamızı ister ve “en iyi kim” yarışması yaptırırdı. Yani yerden, kim en iyi şekilde tebeşiri alıyor. 
Bu arada arkamız sınıfa dönük olurdu. 
Yani şöyle (gösterir). 
Bu gizli anlardan sonra erkek öğrencilerin -ki hepsi 11 yaş civarındaydı- evet, onların çıkışta kızlara saldırmaları artık adet olmuştu. 
Hep birden saldırırlardı. 
Bütün kızlar bir arada toplu tacize uğruyorsun, olan bu… 
En basit ifadeyle… 
Evet, olan bu…


Aileme aylarca bu konuyu anlatamadım. 
Ayıp bir şeydi benim için. 
Bırakın ailelerimizi, kimseye söyleyemedik, söylemedik. 
Okul idaresi, öğretmenler… 
Bilmiyor muydu onlar? 
Olabilir miydi böyle bir şey? 
Mümkün mü? 
Mümkünmüş… 

O etüt abisi denilen herif biliyor muydu bunu, yani bunları kimseye anlatamayacağımızı? 

Yatakhane önceleri sığınak gibiydi ama sonradan oraya da girmeye başladılar. 
Nasıl? 
Bilmiyorum. Ama öyle… 
Biz de kendimize gizli yerler bulmuştuk. 
Karşı taraftan yani erkekler arasında bir ilkokul arkadaşım vardı. Onunla gizli gizli konuşurduk o da olanlardan şikâyetçiydi ama erkekler grubunun dışında kalmamak için olanlara katılıyor gibi görünüyordu. Benden gizli yerimizi öğrendi. 
Ona o kadar güvenmiştim ki ağzımdan çıkıverdi sırlarımız. 
Kızların savunma sırları.

Birinci dönem bitmek üzereydi, beş aydır, tam beş aydır her gün buna katlanıyorduk. Etütte tahtanın önüne çıkıp tebeşiri yerden alıyor ve dışarıda saldırıya uğramamak için saatlerce gizli yerimizde saklanıyorduk. 
O gün… 
O gün, gizli yerimize saldırdılar. 
Orayı biliyorlardı. 
Ben söylemiştim. 
Hepimiz kaçtık, içeride tek bir kişi kaldı. 
Hatırlamak istemiyorum. 
Elbiselerini parçalamışlar. 
Bunu yapan 11–12 yaşında çocuklar. 
Bu yaşta çocuklar… 
Bu yaştaki çocuklar masum mudur? 
Her türlü yaptırımın dışında mıdır? 
Bilmiyorum. 
Sineklerin Tanrısını hatırlatan olaylar gibiydi her şey… 
Ama yine de o etüt abisi denilen o herif, o çocukların ilkel içgüdülerini harekete geçirmemiş olsaydı, olur muydu bütün bunlar? 
O kız, adını boş verin, okuldan ayrıldı, olay bütün okula yansıdı, herkes duydu. Nihayet… 
Ama böyle kötü bir olayla duydu. 
Gizli yerimizi benim söylediğim ortaya çıktı. 
O andan itibaren kızlar benimle konuşmadı. 
Haklıydılar. 
Ben de kendimi affetmedim. 
Bunca yıl geldi geçti hiç affetmedim. 
HİÇ… 

O kız arkadaşıma ne oldu? 
Olayı nasıl kapattılar? 
Etüt abisi denilen herifin yıllar sonra bir trafik kazasında öldüğünü öğrendim. Hiç üzülmedim. 
Benim ağzımdan laf alıp arkadaşlarına yetiştiren o küçük erkek de okuldan ayrılmak zorunda kaldı. İyi oldu. Suratını görmeye tahammülüm yoktu. 
Ama o kız arkadaşıma ne oldu? 
Onu hiçbir zaman öğrenemedim. 
Benden nefret ettiler, ben de kendimden nefret ediyorum ve kendimi hiçbir zaman affetmedim. 
40 yaşıma yaklaştım ama bu olayı hiç unutmadım…
HİÇ...


Bu oyun-öyküyü ilk kez Sıradan Hikayeler için yazmıştım. O oyunun bir parçasıydı. 2015 yılında Öyküm Yok  içine alarak yeniden oynadık. 
Burada anlatılan olay gerçektir. Bizzat yaşayan arkadaşımız bize anlatmıştı, ben de böyle yazmıştım. 

Yazardan izin almadan hiç bir yerde yayımlanamaz, alıntılanamaz, çoğaltılamaz  ve sergilenemez.

DİĞER bloglarıma da bkz. 

"MAYA MOR RASTGELE KARŞILAŞMALAR" TEFRİKA ROMAN
https://tefrika-mayamor.blogspot.com/

TARİH İÇİN KAYNAK
https://kaynaklarlatarih.blogspot.com/

TARİH EĞİTİMİ

https://tarihegitimi.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder