29 Ocak 2022 Cumartesi

ETİYOPYA / ÜTOPYA ÖYKÜLERİ

 Çeviren: Dilara Kahyaoğlu

 

Kadın yaratıcılığı:)
Etiyopyalı çocuklar. Masallarındaki gibi yaratıcılar.

I. Öykü; Altın topraklar

Bir zamanlar iki Avrupalı adam Etiyopya’ya geldi ve bütün ülkeyi baştanbaşa dolaştı.

Bütün tepeleri, nehirleri, gezdiler. Her şeyi gördüler ve ülkenin her yerini gösteren büyük haritalar yaptılar.

Bu haritalarda nehirler, yollar, şehirler, hatta şehirlerdeki evler de vardı,  Nil nehrinin kaynağındaki Tana gölüne giderek onu da bir haritada göstermişlerdi.

Daha sonra Adis Ababa’ya gittiler ve haritaları imparatora verdiler.

İmparator onlara teşekkür etti; “Sizler çok iyi çalıştınız, bu güzel haritalar bana ve halkıma yardım edecek” dedi ve O iki adama altınlar, mücevherler ve daha birçok güzel şeyler verdi. Sonra tekrar teşekkür etti ve onları adamları ile gemilerine gönderdi.

Onlar gemilerine vardıklarında imparatorun adamlarına “bizimle geldiğiniz için teşekkür ederiz” dediler “şimdi bizler gemimize gidiyoruz”.

Fakat imparatorun adamları “Hayır kalın ve lütfen gemiye binmeden önce ayakkabılarınızı çıkarıp verin” dediler.

İmparatorun adamları adamların ayakkabılarını aldı ve onları bir bezle temizledi. Ayakkabılardaki bütün toprakları temizlediler. Sonra ayakkabılarını adamlara geri verdiler.

“Şimdi geminize binebilirsiniz” dediler.

Adamlar,  “bunu neden yaptınız? Neden gemiye binmeden önce ayakkabılarımızın üzerindeki toprakları çıkarttınız?”  diye sordular.

İmparatorun adamları “Bunu imparator yapmamızı istedi ve O size şunu iletmememizi söyledi;

“Sizle Etiyopya’yı gördünüz ki o gördükleriniz bütün ülkenin en güzel şeyleriydi. Ülkemizi bu kadar güzel yapan nedir? Toprak! Bizler topraklarımızı zengin ve bereketli yapmak için çok çalıştık böylece oralarda çiçekler, ağaçlar ve sebzeler yetişti. Bütün bu iyi şeyler topraktan gelir. Toprak ülkemizi ve halkımızı büyük ve cesur yaptı. Size altınlar, mücevherler ve pek çok güzel şeyler verdik ama toprak  altın ve mücevherlerden çok daha değerlidir ve  toprağımızın en küçük  bir parçasını bile uzaklara  götürmeniz için veremeyiz.

 

II. Öykü  “aytal aytal”  (guak?) (eueel)

Bir zamanlar bir köyün kenarında bir gölcük  vardı ve bu gölcükte bir çok kurbağa yaşardı. O zamanlar onlar “aytal” diye bağırmıyorlardı. 

Bir gün köyde yangın çıktı; köydeki evlerden biri yanıyordu. Ateş giderek büyüdü büyüdü. Şimdi iki ev yanıyordu.

Sonra Kurbağaların kraliçesi “aytal aytal” diye bağırdı.

Kurbağaların kralı, kraliçeye sordu; “Niçin ‘aytal’ diyorsun?”

“Aytal diyorum çünkü evler yanıyor” dedi kraliçe. “Yakında bütün köy yanacak”

“Köyün yandığını görüyorum” dedi kral “ben aytal diye bağırmıyorum. Köy yanacak ama biz gölcükte olduğumuz için yanmayacağız. Sen kurtulacaksın, gölcükte olduğun için güvenliktesin, sen yanmayacaksın, burası su ve sen güvenliktesin.”

“Hayır şimdilik  güvendeyim” dedi kraliçe “fakat daha sonra güvende olmayacağım. İnsanlar yangını söndürmek için buradan su almaya gelecek. Onlar kovalarını su ile dolduracaklar, suyla birlikte kovalarına bizleri de alacaklar.  Onlar suyla birlikte bizleri de ateşe atacaklar ve biz yanacağız! Aytal! Aytal ! Aytal! Tanrı bundan  bizi korusun”

“Aytal!”  dedi kral “Bu asla olmamalı, Tanrı bundan bizi korusun!

Bütün diğer kurbağalar da kral ve kraliçenin konuşmasını işitmişlerdi,  onlar da hep birden bağırmaya başladı;

“Aytal! Aytal! Aytal!”

O günden sonra bütün kurbağalar böyle bağırdılar.

“Aytal! Aytal! Aytal!”

 

III. Öykü; Farenin istediği bir eş 

Bir zamanlar Bay Fare ile Bayan Farenin  bir oğlu  olmuş.  Onlar çocuklarına  bakmış ve  onun beyaz bir fare olduğunu görmüşler. Baba ve Anne ona bakıp şöyle derlermiş; “Ne güzel bir çocuk, hiçbir fare yavrusu onun kadar güzel değil! Bak nasıl kuvvetli O! Nasıl beyaz! Kar gibi beyaz!

Beyaz fare büyümüş; kocaman, çok kocaman olmuş. Güzel, çok güzel olmuş.

Annesi ve babası ona bakmış ve şöyle demiş; “O bütün her şeyden çok daha güzel ve çok daha büyük bir oğlan”

Beyaz fare büyüdü... Babasını da geçti, hiçbir fare onun kadar büyük değildi.

Babası ve annesi ona baktı ve şöyle dedi;

“O şimdiden sonra artık daha fazla  büyümemeli, onun büyümesi artık durmalı, O  dünyadaki her şeyden daha güzel ve daha büyük”

Daha sonra baba; “ona bir eş nasıl bulacağız? ” dedi.

“Eş mi ?”  demiş anne “Hayır! hiçbir bayan fare ona  uygun değil”

“Ama, ona bir eş bulmalıyız” dedi baba fare.

Böylece anne ve baba fare  daima danıştıkları üç  fare arkadaşlarına giderek onlardan tüm Etiyopya’yı  arayıp  oğullarına bir eş bulmalarını istediler.

Üç arkadaş “Hayvanlar kralına gidip ona sormalıyız” dedi  “oğlunuza en uygun eşin kim olacağını o, bilebilir” .

Böylece hayvanlar kralının evine gelerek kapısında durmuşlar.

“Niçin orada dikilip duruyorsunuz” dedi kral, içeri gelin ve kapıyı da kapatın. Bugün hava çok soğuk. Şimdi söyleyin ne istiyorsunuz?

Üç arkadaş içeri girmiş ve şöyle demişler;

“Bizi baba ve anne fare; güzel ve beyaz oğulları için gönderdi.”

“Evet” dedi “hayvanlar kralı, o farenin ününü duymuştum. Peki ne istiyorsunuz?”

“Ona bir eş bulmak için buraya gönderildik”

“Evet” dedi hayvanlar kralı “o iyi bir eşe sahip olmalı. Onun güçlü bir eşi  olmalı. Eşi de  onun gibi çok kuvvetli olmalı.”

“Siz ki sayın kral bütün hayvanların en güçlüsüsünüz, bu yüzden de biz sizin kızınızı  ona en uygun eş olabileceğini düşündük. Siz ve çocuklarınız, bütün her  şeyden çok daha güçlüsünüz.”

“Hayır” dedi kral “benden daha  güçlü bir şey var  Rüzgar benden daha güçlüdür”

“Rüzgar ağaçları söker. Gözlerimi tozla, toprakla doldurur. Rüzgar hayvanlar kralından daha güçlüdür.”

Bunun üzerine iki arkadaş sormuş; “Rüzgar'ın evi nerededir?”

Sonra hayvanlar kralı nereye gideceklerini onlara anlatmış.

Üç arkadaş Rüzgar'ın evine gelmiş  ve kapıda durmuş.

“Niçin kapıda dikilip duruyorsunuz ” demiş Rüzgar.

“Her şeyden daha güzel ve daha büyük olan fare için bir eş arıyoruz” demiş üç arkadaş.

“İçeri girin ve kapıyı kapatın” demiş, Rüzgar.

“Biz hayvanlar kralına gittik ve ona kızı için sorduk, Fakat O “Rüzgar benden daha güçlüdür” dedi. Bu yüzden size sormaya geldik. Kızınız güçlü, O hayvanları kralının kızından bile daha güçlü” 

“Evet” dedi Rüzgar. “Ben güçlüyüm.  Hayvanların karalından da güçlüyüm. Ama benden daha güçlü olan bir şey var.”

“Ormanlarda ağaçları söküp atabilirim, fakat dağı yıkamam. Çok kızdığımda ağaçlar yıkılır, evler yıkılır ama dağ ayaktadır. Bu yüzden dağ benden daha güçlüdür.”

“Dağın evi nerededir” diye sordu üç arkadaş.

“Burada!” Penceremden görebilirsiniz” dedi Rüzgar.

Böylece üç arkadaş Dağ'ın evine geldi ve kapıda durdu.

“Niçin kapıda dikilip duruyorsunuz” dedi Dağ. “İçeri girin. Oturun. Sizin için ne yapabilirim?”

“Yardımınızı istemeye geldik” dedi üç arkadaş “her şeyden daha güzel ve daha büyük bir fare için eş bulmaya geldik”

“Hayvanlar kralına kızını sorduk çünkü o hayvanların en güçlüsüydü. Fakat O  'rüzgar benden daha güçlüdür,' dedi. 'Rüzgar toprağı kaldırıp gözlerime doldurur.' Böylece biz de kızı için rüzgara sorduk. Fakat o da “dağ benden daha güçlüdür, kızdığım zaman ağaçları evleri yıkarım ama dağ ayakta kalır” dedi.

“Bu yüzden kızınızı  sormaya geldik, çünkü bütün her şeyin en güçlüsü sizsiniz.”

“Hayır!” dedi Dağ. “Ben bütün her şeyin en güçlüsü değilim. Benden daha güçlü şeyler var. Onlar eteklerimi oyuyor, delikler açıyor. Onlar günler ve geceler boyunca beni yiyip bitiriyorlar. Onlar benden daha güçlüdür.”

“Dağdan bile daha güçlü olan bu büyük halk nerededir” diye sordu üç arkadaş. “Yaşadıkları yeri bize söyleyin ki biz de gidip onları bulabilelim.”

“Onlar  buranın altında  yaşıyor” dedi kral “ayaklarımın altında.”

Böylece üç arkadaş  dağın ayakları altındaki yeri bulmaya gittiler.

Evin kapısında durdular.

İçeriden biri şöyle seslendi; “Niçin kapıda dikilip duruyorsunuz, içeri girin!”

 

Böylece onlar içeri girdi.

Burası bir farenin eviydi.

Fare dağdan daha güçlüdür.


Notlarımın arasında buldum nereden çevirdiğimi not etmemişim. Şurada bir kayıt olarak dursun.. DK

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder