6 Ocak 2016 Çarşamba

Sıradan Hikayeler

Dilara K. Tüfekçioğlu
4 Mart 2012



Perişan rolünde Gül Ersürmeli Yılmaz
Fotoğraf Turan Çulha

Sıradan Hikayeler'den aşağıdaki bölümü seçtim. Konusu kısaca şöyle: Ana karakterimiz Perişan adı verilen, sokaklarda yaşayan bir kadın. Ama o sığındığı bodrumu evi olarak görüyor. Bizim Kadınlar Sahnesi gibi hikâye toplayarak oyun oynayan bir grup kadın, Perişan’ın peşine düşüyor. Bu arada Nalan’ın evinde, topladıkları diğer hikâyelerin provalarını yapıyorlar. Bunları zaman zaman bize gösterecekler.  Perişan'ın gerçek hikayesini ise oyunun sonunda öğreniyoruz.

***





SAHNE VI

(Perişan yerde yatar, üç kadın başında görünür)

Nalân: Perişan biz geldik…

(ses çıkmaz)

Pınar: Kafayı çekmiş yine,  bakın nasıl sızmış

Perişan: (korkuyla kalkar) Ne yine mi siz? Defolun evimden, defolun!

Asuman: (utangaç) Bak sana yiyecek bir şeyler getirdik, biraz da içkimiz var. Bugün olanları gördük.

Perişan: (korkuyla) Ne, ne gördünüz?

Pınar: O Kafeden seni kovduklarını

Perişan: Ne zaman oldu bu?

Eylül: Bugün, bu sabah işte… Biz içerde oturuyorduk ya, sen de pencereden bize baktın.

Perişan: (kafası kazan gibidir, peltek peltek konuşur) Ne… Evet… Galiba, Öfff bu koku da ne?

Diğerleri: (gülerler )

Pınar: Sen şimdi bir koku mu fark ettin?

Perişan: Bu ne be, ne kokusu bu…

Asuman: Sen kendi kokundan başka kokuları duyabiliyor musun?

Perişan: Ne nedir bu? Ne yaptınız bana? Bu koku ne?

Eylül: Bir şey yapmadık, sadece kendi burnumuza Vicks sürdük. Ben bir romanda okumuştum adli tıpta ölülerle çalışanlar burunlarına bir krem sürüyorlardı. Ne olduğunu tam olarak hatırlayamadım ama galiba Vicks’di veya Vicks olur dedik (gülerler).

Nalân: Gerçekten de işe yarıyor şu anda senden gelen hiçbir kokuyu duymuyorum.

Perişan: (korkuyla) Ben ölmedim, ben ölmedim (sayıklar gibi)  Siz, siz beni öldürecek misiniz?

Eylül: Kafası yerinde değil.

Pınar: Perişan kalk bak sana yiyecek getirdik. İçki de var.

Perişan: Niye geldiniz be, rahat bırakın beni. Bugün sizin yüzünüzden dayak yedim

Diğerleri: (sevinerek) Hatırladı, hatırlıyor… Dayak yediğini hatırlıyor.  Neden dayak yediğini hatırlıyor…

Pınar: (keser) Biz de ondan geldik zaten. Orada karışmadık, sonra da çok üzüldük.

Perişan: Üzülmüşlermiş yalancı karılar. Burası benim evim, defolun, öyle istediğiniz zaman buraya gelme… (sözün sonunu getiremez, dalar)

Nalan: O kafede bizi mi arıyordun? Ne diyecektin merak ettik.

Perişan: Buraya girmeyin defolun. Nasıl girdiniz içeri, her tarafı kilitlemiştim.

Eylül:  (merakla) Kilit mi? Bu bodrumun her tarafı açık, kapısı da yok…  Nereleri kilitledin?

Perişan: Çok pis kokuyorsunuz, ben ölmedim.

Asuman: Perişan bak sana yiyecek getirdik haydi gel yiyelim sen de bize bir şarkı söyle…

Perişan: Perişan kim?

Nalân: Sensin, sana bu ismi taktık

Perişan: (kahkahalarla güler, sonra bu gülme yüksek perdeden bir ağlamaya dönüşür)

Eylül: (teselli etmenin çaresi olarak) Bak bu sefere de biz sana hikâye anlatacağız.qa

Perişan: (canlanır) Ne hikâyesi?

Pınar: İçimizden birinin veya bir tanıdığımızın hikâyesi… Demiştik ya bir kadın oyunu yazıyoruz diye.

Perişan: (oturur) Kafam kazan gibi. Rakı var mı, rakı?

Nalân: Var ama sen bir şeyler içmişsin zaten

Perişan: Boş ver onu, biraz ispirto içtim…

Diğerleri: ispirto mu?

Perişan: Bugün az para verdiler.

Nalân: Ekmek, yiyecek falan alsaydın ya

Perişan : (güler)

Eylül: Sus yine ağlatacaksın.

Perişan: Ne anlatacaksınız bana? Hadi başlayalım. (aç gözlerle içkiye bakar)

Nalân: Hayır önce bir şeyler yiyeceksin

Perişan: Çok pis kokuyorsunuz.

Asuman: Ya ne demezsin?

(masa kurulur otururlar)

Asuman: (Eylül’e) Senin gibi hijyen hastası birisini burada asla hayal edemezdim. Sen ki dışarıda tuvalete bile gitmezsin. Banyoya girsen o kadar uzun kalırsın ki milleti altına yapacak hale getirinceye kadar bekletirsin.

Perişan:  (hayretle) Vay be o zaman o işi nasıl yapıyorsun?

Diğerleri: (gülerler) O iş pis iş mi ki?

Perişan: Elbette mundar olursun (bir taraftan yer ve içer)

Pınar: Mundar, cenabet… Hayatın en doğal işinin insanı mundar yapmasını bir tülü anlayamamışımdır.

Perişan: (güler) En pis işidir be… En pis işidir. (yere tükürür) hepsi pis kokar.

Nalan: Sen de şimdi inadına mı böyle kokuyorsun?  Senin üstüne işediğini söylüyorlar

Diğerleri: (Allah belanı versin gibilerinden bakarlar)

Perişan: (yere tükürür)  Her şeyi yaparım. Altıma da yaparım (güler)

Nalân: O zaman mundar mısın?

Perişan: Hayır o işleri bırakalı çok oldu. Mundar değilim.

Eylül: Pis kokarsın, altına yaparsın ama mundar değilsin. Ne güzel yaklaşım…

Asuman: Sadece o değil ki, kadınlar regl olur mundardır, cenabettir. Aleviler mundardır, cenabettir. Sevsinler bu temizlik anlayışını… Etnik temele ve cinsiyete göre mundarlık tanımı…

Perişan: (güler) İyi ben artık kirlenmiyorum da

Nalan: Reglin ne olduğunu anladın mı ki?

Perişan: Ne, ne anladım?

Pınar: Bu numara mı yapıyor? Anlamış gibi cevap veriyor sonra da anlamamış gibi görünüyor. Bu kadın bir muamma…

Eylül: Perişan senin gerçek adın ne?

Perişan: Unuttum

Asuman: Hadi ama bak sana isim taktık perişan deyip duruyoruz. İsmini söyle de sana öyle seslenelim.

Perişan: Olmaz. Unuttum.

Eylül: Seni kimsesizler evine yerleştirelim mi? Bak bunun için uğraşabiliriz.

Perişan: Çıkın evimden burası benim evim. Defolun. Burası benim evim buraya öyle giremezsiniz, pis karılar, mundarlar…

Diğerleri (gülerler) dur tamam sen istemezsen olmaz tabii. Sen istersen…

Perişan: İstemem… Ben... Huzurum var... Kaderimi yaşıyorum. Kaderimi bozmayın.

Nalân: Ne kaderi? Onu değiştirmek bizim elimizde

Perişan: (güler) Dikkat et seni duymasınlar. Ayağına öyle bir çelme takarlar ki baş aşağı düşersin, dibe varana kadar da düştüğünü fark etmezsin. Dikkat et, büyük konuşma, çok tehlikeli. Siz mundarsınız, Siz mundarsınız cenabetler… Cenabetler  (sayıklar)

Eylül: (kızar) Evet mesela ben Aleviyim birçok kimsenin gözünde mundarım. Tamam mı? Hoşuna gitti mi? ama diğerleri değil merak etme.

Perişan: Sen Alevi misin?

Eylül: Evet

Perişan: Benim ilk kocam da Aleviydi.

Pınar: Oooooo şimdi de ilk koca hikâyesi çıktı. Geçen sefer söylememiştin. Evli miydin?

Perişan: işte, biz Allah’ın nazarında evliydik o benim kocamdı. Onunlayken tövbe etmiştim. Sonra… (durur)

Asuman: Sonra ne oldu?

Perişan: Ne olduysa oldu boş ver. Hayat bu. İnsanlar gelip geçiyor işte. Kayboldu bir gün.

Nalan: Nasıl kaçtı mı, gitti mi?

Perişan: Kayboldu dedim be kayboldu… Yok.

Pınar: Faili meçhul gibi bir şey mi?

Perişan: Ne ne? O ne?

Eylül: Yani birileri öldürdü ama cesedi falan bulunamadı mı?

Perişan: Belki… Benim pezevengi yaralamıştı. Sonra bir gün ortadan kayboluverdi.

Asuman: Aramadın mı?

Perişan: Çoook kara gözlü bir adamdı. Güleç gözlü bir adamdı.

(karagözlüm şarkısına başlar)

Nalan: (keser) Bana bak perişan sen de kara gözlü adam çok galiba. İlk anlattığında kara gözlü bir adamla kaçtığını söylememiş miydin?

şarkıya devam eder cevap vermez…


Sahne Kararır

Nalan'ın Evinde, oyundan bir an. Afife Jale Sahnesi
Fotoğraf Turan Çulha
Perişan'ın evinde, provadan bir an
Fotoğraf Turan Çulha


Yazardan izin almadan hiç bir yerde yayımlanamaz, alıntılanamaz, çoğaltılamaz  ve sergilenemez.

Oyunun program dergisi için bkz.
http://kadinlarsahnesi.blogspot.com.tr/2016/03/sradan-hikayeler-program-dergisi.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder